Bölgemizde ve dünyada kritik gelişmelerin yaşandığı bu günlerde, Pakistan ziyaretimizde 2009’da tesis ettiğimiz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyinin altıncı toplantısını gerçekleştirdik. Savunma sanayii, ticaret, ulaştırma, turizm, basın yayın, diaspora ve helal akreditasyon alanlarında toplam 13 anlaşma imzaladık.

Pakistan Milli Meclisi ve Senato ortak oturumuna hitabımda ikili ilişkilerimizin yanı sıra İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu temel sorunlara da değindik. İş Forumunda iş dünyasının temsilcileriyle ekonomik ilişkilerimizi daha ileriye nasıl taşıyabileceğimizi ele aldık.

Hedefimiz ticaret hacmimizi 2023'te 5 milyar dolara çıkarmak. Bunun için Türkiye-Pakistan stratejik ekonomik çerçevesini oluşturduk. FETÖ ile mücadele konusunda Pakistan’da önemli mesafeler aldık. Maarif Vakfı 12.500 öğrenciye eğitim veriyor. FETÖ terör örgütüne karşı mücadelemiz kararlılıkla devam edecek. CHP’nin bu mücadeleyi sulandırma ve zayıflatma girişimlerine de prim vermeyeceğiz.

Temaslarımızda bölgesel konuları da ele aldık. Keşmir, Filistin, Suriye ve Libya gibi konular hepimizin ortak meselesidir. Her biri kendine özgü nitelikler arz etse de bu krizler çözülmeden bölgesel ve küresel barışı tesis etmek mümkün olmayacaktır. Bu yüzden ortak irade ile birlikte hareket etmemizin hayati önemi haizdir. Bu hususu, görüştüğüm bütün liderlere anlatıyorum. Biz dünya ile kavga etmeden kendi sorunlarımızı yine kendimiz çözmek zorundayız. Dış müdahalelerin, sorunları daha da çözümsüz hale getirdiğini görüyoruz. Bunlara karşı kendi iç bünyemizi güçlendirmek zorundayız. Halklarımız arasındaki güçlü gönül bağlarını ve ortak iradeyi siyasetimizin merkezine taşıyabilirsek pek çok sorunu çözmek mümkün hale gelecektir.

Bakan Kurum: Tarihi bir döneme girdik!
Bakan Kurum: Tarihi bir döneme girdik!
İçeriği Görüntüle

Kudüs konusuna oradaki Meclis konuşmanızda da bilhassa vurgu yaptınız. Diğer liderlerle de görüştünüz. Az önce ifade ettiniz; tek tek muhakkak destek veriyorlar. Fakat toplu ses çıkması için bundan sonraki süreçte özellikle sözde “yüzyılın anlaşması” denilen plan için tavır alınması noktasında İslam alemine yönelik bir girişiminiz oldu mu? Bu konuda bir gelişme var mı?

Öncelikle sözde “barış planı” ismiyle anılan bu planın, bölgede barış ve huzuru tehdit eden bir hayalden başka bir şey olmadığını bir kez daha ifade etmek isterim. İşgal, ilhak ve yıkımın meşrulaştırılmasına asla izin vermeyeceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatı bizim yönetimimizin olduğu dönemde bu konuda Birleşmiş Milletlerde çok farklı bir ses ortaya koyduk. Orada bir bütünlük vardı, bir birlik vardı ve bu birliği biz Birleşmiş Milletlere taşıyabildik. Fakat daha sonra maalesef İslam İşbirliği Teşkilatı böyle bir bütünlüğü Birleşmiş Milletlere taşıyacak iradeyi kaybetti. Biz bütün bunlara rağmen, istiyoruz ki İslam İşbirliği Teşkilatından bir ve bütün bir ses çıksın. Fakat son dönemlerde, özellikle bu sözde “asrın anlaşması” dedikleri paçavraya karşı İslam İşbirliği Teşkilatından yeni yeni istediğimiz istikamette ses gelmeye başladı. Hatta hiç ümidimiz olmadığı halde, Arap Liginden de bu noktada olumlu sesler çıkmaya başladı. Biliyorsunuz daha önce Arap Ligi de bu konuda çok duyarsızdı. Şimdi ise daha iyi konuma geldiler. Tabi bütün bunlara rağmen biz kararlı bir şekilde bu hakkı savunmaya devam edeceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatının tüm İslam ülkelerini bu plan karşısında açıkça tavır almaya çağırmasını bekliyoruz. Bu plan bir barış planı değildir. Bu plan Filistin halkının haklarını gasp etmektedir. Bu plan Birleşmiş Milletler kararlarına da aykırıdır. Şu an itibarıyla bu süreç bizim beklediğimiz istikamette gidiyor diyebilirim. Bu planı Batı da Avrupa Birliği de kabul etmiyor. Afrika hakeza bu işin karşısında. Onlar da kabul etmiyor. Bu duruş karşısında da Birleşmiş Milletler’de istediğimiz neticeyi alacağımıza inanıyorum. Ama duramayız. Çalışacağız. Bu işin peşini kovalamamız lazım ki neticeyi de alalım.