İşte Duman'ın söz konusu yazısı:
Gece nöbeti kavramı oldum olası değişik gelmiştir bana.
Genelde gece nöbet tutanlar yalnızlıkları ile başbaşa kalırlar.Uzun uzun düşünmeye fırsatları olur. Ama bir eczacının nöbeti öyle değildir mesela. Hiç bir sağlıkçının nöbeti yalnızlığa imkan vermez diyebiliriz.
Eczanedesiniz ve bir nöbet gecesi. Nöbet eczanesi öyle bir yerdir ki, hastane acillerinden sonra, bir şekilde psikolojik sınırın eşiğine gelmiş, derdi olan insanların son adresidir.
İçeri giren ilk hasta ile birlikte başlar yüksek gerilim hatları.
Elinde elektronik reçete ile yazılmamış, kağıt bir reçete, bir ayağı içeride bir ayağı dışarıda iken, telaş ve biraz da öfkeli gözlerle dışarıda yolun ortasına bıraktığı arabasını kollayarak size uzattığı bu reçeteyi DERHAL halletmelisiniz.
Elektronik olmayan kağıt reçetedeki bilgileri tek tek sisteme kaydetmelisiniz, sonra reçetede eciş bücüş yazılan ilaçları DOĞRU okumalı ve ilaçları işlemelisiniz. Bitti mi hayır. Bu ilaçları hastanıza nasıl kullanması gerektiğini izah etmelisiniz. Ama o da ne, hasta eczaneye gelen kişi değil ki, onun babası.
Öfkeli ve telaşlı gözlerle bir ayağı dışarıda olarak kontrol ettiği yolun ortasındaki arabada oturan bey amca. Evet, bu kişinin ilaçlarını tarif etmeye çalışırsınız oğlu aracılığı ile. Bu esnada eczane, bu şekilde işi acele olan, ellerinde elektronik reçete veya ilaç yazılı kağıtlarla gelen insanlarla çoktan dolmuştur. Söylenenler, kızanlar ve hatta size küfredenler çıkar. Bir an önce işlerinin hallolup, bu sıkıcı ortamdan evlerine kendilerini atmak isterler.
Elbette en doğal haklarıdır. Ama bir ECZACI olarak siz, belki de bir daha yüzlerini göremeyeceğiniz bu insanların ilaçlarını yanlış yapmadan, doğru bir sağlık hizmeti vererek görmenin derdindesinizdir. Emrinizde çalışan teknisyenlerinizin de tüm sorumluluğu size aittir.
Onların sağlıkla ilgili yapacağı herhangi bir yanlışta, mesul müdür olarak direk size fatura kesilir. Bu nedenle sabırlı, hoşgörülü ve çoook geniş olmak zorundasınız. Küçük bir örnek: Düşünsenize, bir hastaya reçeteyi yanlış okuyarak antikoagülan ilaç yerine mide ilacı verdiniz.
1 ay sonra doktoruna kontrole gidecek. Antikoagülan dediğimiz, kanının pıhtılaşmasını düzenleyen bu ilaç hayati önemi haizdir. Hasta bu süre içinde ya bir kalp krizi yaşarsa, ya vefat ederse vs vs....
Sonuçta sizin hatanızın bir eseri olarak bir insan hayatı tehlikeye girecek. Sonrasında sizi nasıl bir son bekler bilemem. İşte eczaneye girerken, bir ayağı içeride bir ayağı dışarıda, öfke ve telaşlı adama bu gerçekleri anlatacak durumunuz yoktur. Hızlı, doğru ve sabırlı şekilde işini görüp yolculamanız gerekir. Bu yazdıklarıma, reçetelerinde teknik sorunlar çıkan ve bu nedenle ilaçlarını alamayacak olanlarla yaşanan sinir harblerini eklemedim...
Sabah olduğunda, bir tükenmişlik ile elinizi yüzünüzü yıkar, yeni güne BİSMİLLAH deyip kaldığınız yerden devam edersiniz...
Şikayet için mi yazdım bunları? HAYIR. Her mesleğin KADERİ vardır. Siz onu bilerek seçersiniz. Yaşananlar için ne vatandaş, ne eczacı ne de yöneticiler suçlanamaz. Herkes işlerin en iyi şekilde olmasını ister...
Ama sıfırlayamadığınız ve üzerinizde taşıdığınız mesleki RİSK ve ZORLUKLARDIR bunlar. Bizi, yani sağlıkçıları toplumda değerli kılan da bu değil midir? İnsan hayatına dair her türlü riski biz taşırız.İnsanlar canlarını emanet ederler, daha ötesi yok...
İhtiyacımız olan tek şey sadece bu hususun FARKINA VARILMASIDIR. Moral destek, motivasyon hepimizin ortak ihtiyacı. Selam ve sevgiler....