Müşteri aldatılmamalıdır.
İbn Ömer diyor ki:
Bir adam Peygamber'e (s.a.): - Alışverişlerde ben aldatılıyorum! dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.): - Alışveriş yaparken "aldatmaca yok! de" buyurdu. Artık adam hep onu söylerdi.
AÇIKLAMA
Hadis-i şerif, Hz. Ömer'in hilafet döneminde teşkilatlı bir yapıya kavuşan hisbe müessesine esas teşkil eder. Çarşı ve pazarda piyasayı denetlemek, Rasûl-i Ekrem tarafından ortaya konulan iktisâdî-malî hükümlerin ne ölçüde tatbik edildiğini kontrol etmek, yanlış davranış ve gayr-i meşru muâmelelerde bulunanlara hemen müdahale ederek onlara olması gereken ticaret şeklini göstermek, sözü edilen hisbe müessesesinin başta gelen vazifelerindendir. Güven kaybına yol açan ve Müslüman şahsiyetiyle bağdaşmayan aldatma. büyük günahlar listesinde yer almaktadır. O halde müslüman tüccar, hiçbir müşterisini aldatamaz, aldatma malıdır.
“Bizi aldatan bizden değildir”
Ebu Hüreyre (r.a.), Rasûl-i Ekrem'i yukarıdaki uyarıya sevk eden vak'ayı söyle anlatır. Rasûlullah (s.a.) buğday satan bir adama rastladı. Satıcıya:
– Nasıl satıyorsun? diye sordu. O da bilgi verdi. Bunun üzerine Rasûlullah'a:
- Elini onun içine daldır, diye vahy (işaret) edildi. O da elini daldırdı ve onun islak olduğunu gördü. İşte bu vak'a üzerine Rasûl-i Ekrem "(Bizi) aldatan bizden değildir" buyurdu. Başka bir rivayette ise adam buğdaya yağmur dokunduğunu söylemiş, Rasûlullah da (s.a.) ona şöyle buyurmuştur: "İnsanların görmesi için islak olanı üst tarafına koysaydın ya! Aldatan bizden değildir."
Hadis-i şerif, müslüman tâcirin sattığı malın kusurunu gizlememesi, doğru ve dürüst hareket etmesi gerektiğini ifade eder. Rasûl-i Ekrem'in "bizden değildir" şeklinde uyarı niteliğindeki tehdidinden, kötü malı iyi diye pazarlayıp satmanın haram ve büyük bir günah olduğunu öğrenmekteyiz. Ayrıca hadis, maliyeci veya zâbıta gibi yetkililerin piyasayı denetlemeleri ve satışta hile yapan esnafa müdahalede bulunmaları gerektiği mesajını da vermektedir.