Ramazana özelliğini kazandıran şey, şüphesiz Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmiş olmasıdır. Cenab-ı Hak “Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik” buyuruyor. Ayetler, Levh-i Mahfuzdan, bütün bilgilerin yazılı bulunduğu Kitab-ı Mübin’den (“apaçık kitap”) semamıza bu gecede indirilmiştir. Ayetlerin Peygamber Efendimiz’e (sav) vahyi de bir Ramazan gününde başlamıştı. Tabii oruç da bu ayda farz kılınmıştır.

Bu hususiyetleri sebebiyle Ramazanın kendine has ibadet ve adetleri mevcuttur. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Ramazanı “Gündüzleri sâim, geceleri kâim” geçirmeyi öğütler. Yani onu gündüzleri oruç tutarak, geceleri de ayakta ibadetle değerlendirmek gerekir. İbadetlerin başında oruçla beraber, Ramazan mukabeleleri ve teravih namazı gelir.

Mukabele geleneği, vahyi getiren Cebrail ile Peygamber Efendimiz’in karşılıklı olarak Kur’an ayetlerinin teatisine dayanır. Kur’an ayetleri nazil olmaya başladıktan sonra Cebrail, Ramazan ayında o ana kadar gelen vahyi Efendimiz’e tekrar ettirirdi. Cebrail okuyor ve Peygamberimiz de dinliyordu. Her sene bir defa tekrarlanan ayetler, yalnız son yıl iki defa okundu ve bu sebeple o seneye “arza-i ahira” (son tebliğ) adı verildi.

TİKA'dan Suriye'deki yaklaşık 3 bin yetim öğrenciye ramazan yardımı
TİKA'dan Suriye'deki yaklaşık 3 bin yetim öğrenciye ramazan yardımı
İçeriği Görüntüle

Efendimiz’in (sav) dar-ı bekaya irtihalinden sonra Ramazanda hatim adeti Sahabe-i Kiram tarafından devam ettirildi. Tarihçi İbn Sad’ın rivayetine göre Ashab-ı Kiram’ın evlerinden arı uğultusu gibi sürekli Kur’an sesi gelirdi.

Kur’an’da üç mucizevî unsur bir aradadır: 1) Lafızları, 2) Lafızların taşıdığı anlam, 3) Sedası veya musikisi. Dilimiz Arapça olmadığından doğru okuyabilmek için Kur’an’ın lafızları bizi daha çok meşgul eder. Ve bu işle o kadar oyalanırız ki, diğerlerine vakit kalmaz. Lafızlar, içinde değerli bir taşın sunulduğu mücevher kutusu gibidir. Biz o kutuyu o kadar beğeniyoruz ki, içindeki mücevhere bir türlü ulaşamıyoruz. Oysa esas olan anlamıdır. Lafızlar sadece manayı taşır.